19 Nisan 2024 Cuma
Ruhi Mehmet ÇİLEK
Ruhi Mehmet ÇİLEK
SEYYAH
11.04.2021 12:02

ULAŞIMIN SOSYAL POLİTİĞİ ve PRATİĞİ

ULAŞIMIN SOSYAL POLİTİĞİ ve PRATİĞİ

Sovyetler Birliği bakiye Cumhuriyetlerine erken seyahatlerin birinde taksi kullanımı konusunda bizdeki hatta tüm batıdaki yerleşik düzen dışında bir modelin olduğunu hayretler içinde görmüş idim. Şehir içinde nereye gidecekseniz, hem de günün hangi saatinde olursa olsun ve de hiç korkmadan çekinmeden, gidiş yönünde yola yaklaşıp, kolunuzu gövdenizden yaklaşık 90 derece kaldırıp gelen otomobile ulaşım ihtiyacı duyduğunuzu hissettiriyorsunuz, belirtiyorsunuz, hani dünyada yaygın biliniş hali ile “Otostop” (hitchhike) talebi benzeri bir hareket yapıyorsunuz, sürücü genellikle duruyor, siz de gideceğiniz yeri söylüyorsunuz, o tarafa gidiyorsa eğer, hemen biniyorsunuz gitmiyorsa da o devam ediyor siz de arayışa devam ediyorsunuz… Ve yine şaşırtıcı bir durum, inanılmaz düşük hatta temsili mahiyette bir ücret ödüyorsunuz, şu kadarını söyleyeyim nerdeyse toplu taşıma ücretine ki o da dönem itibari ile bedavaya yakın idi… Gerçi o ülkelerde zaman zaman bulunduğum yaklaşık 30 yıllık süre içerisinde bu model devam etmekle birlikte yeni tercihleri kapitalizme mütenasip bozulma ya da para kazanma amaç ve aracı olmaya evrilmesine de tanıklık etmiş bulunmaktayım. Halen sürmekte olan bu uygulama artık yeni taksicilik oluşumu “uber” tarafından tehdit altındadır. İnanılmaz değil mi, kadın erkek hiç fark etmez gündüz gece o da fark etmez, yalnız ya da birkaç kişi o da fark etmez, ne siz korkuyorsunuz o otomobile biniyor olmaktan ne de sürücü sizi otomobiline almaktan korkuyor, üstüne üstlük taksi düzeyine toplu taşıma bedeline hizmet… Korku var mı, yok, temelde de korku ve kapitalizm iç içe 2 deyimdir esasen de... Bu korku ve kapitalizm ya da kapitalizmin korkusu ya da korku kapitalizmi ya da kapitalizmde korku başlıklı lakin temelde seyahat ile ilgili boyutunda bir yazı kaleme alma planım bulunmaktadır. Özellikle kapitalizmin havaalanları ve hava taşımacılığı üstüne yarattığı korku temelli olacak bu yazı, yıllarca farklı farklı ülkelerin havaalanlarında bulunarak, seyahatlerde havayollarını kullanarak edindiğim ve yaratılan korku temelli tecrübelerimi aktarmaya çalışacağım. Bu temelde korkuya alışmak ve korkuya alıştırılmak ve bunun üstünden de siyasi ve ekonomik nemalanmak konusunda edeceğiniz tefekkürün sonu kaçınılmaz olarak mutsuzluğunuza dem katıyor. Korku, korkmak, korku salmak ve korkutmak fiilleri ve hissiyatı oluşmuş ise bir anda toplumun ve bireyin güvenliği konusu kimin görevi diye sormak bile akıl edilemiyor, vallahi… Esasen de bu kabil bir soruya da hiçbir hacet yoktur… Vazife sahipleri bellidir…

Avrupa’da, sosyalistlerin özellikle 60’lı yıllarda başlattıkları ve sosyalliğinden ve siyasallığından ciddi manada irtifa yitirmesine rağmen halen devam eden ve son dönemde “blablacar” adını alan bir uygulama vardır lakin bu uygulama genellikle şehirler arası ulaşıma yöneliktir. İlk yıllardaki uygulamaları bugün artık masalsı boyutta kalmıştır. Yani tam teşekküllü “geçmişe mazi derler” durumu… Lakin mezkûr ülkeleri yönetenlerin çeşitli mali ve finansal aparatları çıkarılan kanun nizamname ve kararnameler ile teşvik, kredi ve özel uygulamalar ile “geçmişe mazi derler” durumunu geliştirip bu alternatif sistemi çalışmaz ya da maksada matuf çalışamaz hale getirmişlerdir. Gerçi bu sistem ile SSCB bakiyesi ülkelerde gördüğüm sistemin özde aynı olmakla birlikte uygulama alanlarının farklı olduğu aşikâr olup biri ağırlıklı şehirler arası diğeri ise şehir içi uygulamaları kapsamaktadır.  

Şahsi görüşüm bu ve buna benzer sistemler desteklenmeli ve esasen de bu desteğe dünyamızın dehşet derecede ihtiyacıda var, egzost gaz salınımları, trafik seyrüsefer yoğunluğu, altyapı genişleme ihtiyaçları, akaryakıt ekonomisi, gürültü kirliliği, otopark ihtiyacı, trafik yoğunluğundan mütevellit sağlık sorunları gibi temel sıkıntılarımıza pansuman olacağı aşikardır. Lakin gelinen nokta itibariyle hayat, trafik kazaları, can ve mal emniyeti, her türlü hırsızlık ve soygun, sigorta bazlı düzenler başta olmak üzere içinde bulunulan nizamın sıkışmışlığına koşut olumsuz dayatmalar karşısında, çözümsüz gibi görünmektedir. Ancak ağırlıklı seyredilen Amerikan filmlerinin temel subliminal mesajı mütemadiyen, geniş ve konforlu bir arabada yalnız seyahat sahneleri beklentimizi tekzip etmekte ve karşı görüşe yardım ve yataklık edip yatkınlık temin etmektedir.  

Halen, kapitalizmin babası ABD ve AB’de yaygın olarak kullanılan bu sistem, can ve mal güvenliği, vergi mevzuatı gibi istenilse hemen sistemi yok etmeye kullanılabilecek makul gerekçeleri olmasına rağmen hayatiyetini korumaktadır. İletişim çağının baş döndürücü uygulamalarına koşut olarak da ulaşımın bu manada sosyalleşmesi bir tarafı ile yeni yeni çeşitlemelere diğer tarafı ile de daha farklı boyutlara erişmektedir. “Yolculuk paylaşımı” adı verilen bu model ile yola çıkılmış iken, “araç Havuzu” gibi aynı işe, aynı okula gidenlerin bir düzen içinde bir aracı ya da birden fazla aracı farklı günlerde sıra ile lakin topluca kullandıkları yeni bir modele evrilmiş, oradan araçların kısa süreli yol ve park alanlarının verimli kullanılmasına matuf “araç paylaşımı”, oradan, toplu ulaşımların, her türlü vasıta ve bisiklet paylaşımları ile tek tek ya da kombine kullanımlarından oluşan tek bir ödeme modeli üzerinden uçtan uca seyahati esas tutan modellere evrilerek, nihayetinde de “park et devam et”, “indir devam et” ve de gelişen iletişimin ruhuna ve seviyesine uygun gelişmiş taksicilik modellerine ulaşılmıştır. Muhtemelen sonraki aşama ise kuantum fiziğinin gelişimine bağlı olarak ışınlama yöntemleri ile insanların bir yerden başka bir yere transferini minicik süreler içinde temin etmek olacak gibi durmaktadır. Daha da sonrasına bizim aklımız yetmez deyip, iktifa edelim.

Biz ise taksicilerin çok da haklı olmadıkları halde siyasi illiyet ve iltisaklarına müstenit kudret ile “uber” uygulamasına bile tahammüllerinin olmamasını ibretle izledik kısa süre önce… Bir garip paradoks işte, siyaseten liberal, serbest ve de hür piyasayı savunur gibi yapar kendi durumuna da gelince yasakçı, tekelci hatta tekçi zihniyetin modern feylesofları kesiliverirler. Diğer taraftan da taksicilerin siyasi imparatorluğu plaka tahdidi ile devam ediyor, her önüne gelen mesela inşaat yapabiliyor, her önüne gelen bakkal dükkânı açabiliyor ama taksicilik zinhar… Neden… Mühendis, hukukçu, doktor yetiştirmekte plansız davranır iken taksicilikte sıkı bir plancıyız… Ne gam, ne keder… Böyle gelmiş böyle gider… Kel başa şimşir tarak…

Son Haberler

©2016 - BHM | BODRUM HABER MERKEZİ info@bodrumhabermerkezi.com