19 Mart 2024 Salı
Cevat BAYHAN
Cevat BAYHAN
okuYORUM
19.02.2021 13:22

okuYORUM- KÖRLÜK

okuYORUM- KÖRLÜK

 BEYAZ FELAKET

 

Akşam yorgun argın evinize dönmek için trafiktesiniz. Kırmızı ışıkta radyodan gelen hafif müziği dinlerken önünüzden hızla geçen yayaları izleyip yeşil ışığın yanmasını bekliyor, evinizde eşinizle yiyeceğiniz akşam yemeğinin, sonrasında geçireceğiniz dingin saatlerin veya televizyonda izleyeceğiniz bir maçın hayalini kuruyorken bir anda önünüzde beyaz bir duvar oluşuyor ve film kopuyor.

 

Nobel ödüllü Portekizli yazar Jose Saramago’nun başyapıtı sayılan muhteşem romanı “Körlük” işte bu şekilde başlıyor.

 

Bilinmeyen bir zamanda ve bilinmeyen bir ülkenin bilinmeyen bir şehrinde insanlar ardı ardına kör olmaya başlıyor. Önce trafikte bir erkek, ardından kendisine yardım edip evine kadar götüren ama sonrasında arabasını çalan bir hırsız, eşinin kendisini acil olarak götürdüğü bir göz doktoru, sonrasında kendi eşi, muayene olmak için annesiyle beraber sırasını bekleyen gözü şaşı bir çocuk, siyah gözlüklü bir kadın, tek gözü siyah bantlı yaşlı bir adam ve ardından diğerleri…

Bu bilinmezlik içinde ani körlük yaşayan hastasını muayene etmesinin ardından kendisi de kör olan ve yetkililere haber veren doktorun, bakanlık görevlileri tarafından evinden alınarak eski ve kullanılmayan bir akıl hastanesinde henüz kör olmamış ama aynı tehlikeyi bekleyen eşi ile beraber karantinaya alınması ve diğer körlerin de sırayla aynı mekâna getirilmesi…

İlk başlarda kör olan insanlarda herhangi bir hastalık bulgusu olmaması, diğer körlerin gözlerinin önünde karanlık-siyah bir perde oluştuğu halde bu ani körlük yaşayanlarda diğerlerinin aksine aydınlık-beyaz bir perde oluşması ve insanların bu körler ile bir şekilde, dokunarak, aynı ortamda bulunarak hatta sadece görerek bile etkilenip kör olmaya başlamaları nedeniyle anlam verilemeyen bu olağanüstü durum acil önlemler alınmasını gerektiriyor. Öncelikle adı, ”Körlük Salgını” olarak konulmuyor ve insanların gözlerinin önünde oluşan perdenin renginden ötürü “Beyaz Felaket” olarak adlandırılıyor. Öyle önlemler alınıyor ki; bu insanların, karantinaya alındıkları hastaneden çıkma teşebbüsünde bulunmalarında dahi vurularak öldürülmesi, ölünün de diğer körler tarafından hastane bahçesine gömülmesi kuralı getiriliyor. Körlere sadece yiyecek sağlanıyor ama o da sınırlı bir şekilde. İlaç ve tıbbi malzeme yardımı yapılmıyor. Buna rağmen bir yetkili şöyle diyor: 

“Bu körler, eğer onlara yardım etmezsek çok yakında birer hayvana dönüşecekler, daha da kötüsü, kör hayvanlara dönüşecekler.”

Nitekim öyle de oluyor. Körler, yetersiz gıda desteği ve bunun dışında hiçbir yardım alamamaktan dolayı giderek vahşileşmeye; hayatta kalmak, yiyecek bulabilmek için insanlık onurunu düşüren davranışlar içine girmeye başlıyorlar. Henüz kör olmamış doktorun karısının bulunduğu, “insan gibi yaşamıyorsak, en azından tam anlamıyla hayvan gibi yaşamamak için elimizden geleni yapalım” diyen grup iyi ve insancıl olan tarafı, hastaneye daha sonra getirilen ve normalde kör bir insan olduğu için kör alfabesini kullanmayı bilen ve bu nedenle yeni körleri daha iyi kontrol edebilen bir muhasebecinin başını çektiği diğer bir grup ise kötü ve baskıcı olan tarafı temsil ediyor. Kötü tarafı temsil eden körün baktığı yerde beyaz değil kapkara bir perde görmesi diğer bir detay. Bu iki grup arasındaki hayatta kalma mücadelesi bir süre sonra insanın doğasında taşıdığı hayvani içgüdülerin ortaya çıkmasına, düşünebilen ve bir iradeye sahip olan insanların böyle koşullarda acımasız ve vahşi bir duruma gelmesine yol açıyor. Öyle ki sadece açlıktan ölmeyecekleri miktarda bir parça yiyecek için insanlık onurundan ve inandıkları değerlerden verdikleri tavizleri hatta uğradıkları tecavüzleri dahi bir süre sonra iyi ve insancıl olan taraf da normal görmeye başlıyor. Yaşama tutunma mücadelesi öyle bir duruma geliyor ki, yazar kitabın ana fikri sayılabilecek şu cümleyi kuruyor;

“Asıl körlük, umudun tükendiği bu dünyada yaşamaktı.”

Romanda kullandığı metaforlar, simgeler ve figürler aracılığıyla, Saramago’nun aslında bir sistem eleştirisi yaptığını, kapitalizmi yerden yere vurduğunu, yöneten kim olursa olsun hükmedenin farklı durumlarda nasıl zalimleşebileceğini, gücü bir şekilde ele geçirenin güçsüz taraf üzerindeki baskıcı zorbalığını nasıl açığa çıkardığını vurguladığını görüyoruz.

“Zor olan insanlarla yaşamak değil, zor olan onları anlamaktır” diyor yine romanın bir yerinde. Normalde karanlık bir dünya var ama körler her yeri bembeyaz görmektedirler. Bu metafor zor şartlarda insanın içinde oluşan aydınlanmayı mı simgelemektedir? İnsanlık bir hiçliğe doğru sürüklenmektedir ve bu sürüklenişi önleyecek başka bir hiçlik mi aranmaktadır? İnsanlık yok olmaya doğru mu gitmektedir? Gelinen yeni durumda insanlığın yeni davranış tarzı ne olacaktır? Nasıl hayatta kalınacak, insanlık kendisini yok olmaktan nasıl kurtaracaktır? İşte ürkütücü bir şekilde başlayan roman konu ilerledikçe artan bir tedirginlikle bu cevapları aramaktadır. Buyurun kitaptan çarpıcı bir alıntı daha;

"Bence biz kör olmadık, biz zaten kördük”

-Gören körler mi?

- Hayır, gördüğü halde göremeyen körler…"

Yine üzerinde çok düşünülmesi gereken bir başka cümle;

“Hepimizin içinde adını koyamadığımız bir şey var, işte biz oyuz.”

Belki de yaşamımız boyunca varoluşumuzla ilgili aradığımız cevap budur ve körlük salgını bunu mu açığa çıkarmıştır?

 

İnsanoğlunun düştüğü bu aciz durum örneğinde Saramago derinlemesine bir vicdan sorgulaması yapar. Benzer şekilde, örneğin; savaşlar, afetler, kıtlık gibi durumlarda insan ne kadar vahşileşirse vahşileşsin yine de içinde bir umut ışığıyla yaşama tutunabilir, kendisi gibi olanlara elindeki imkanlar ölçüsünde yardım elini uzatabilir mesajları verir. Hangi şart ve durum olursa olsun iyi insanlar olacaktır ve iyi olan hep kazanacaktır umudu aşılar.

Geçelim…

 

Saramago romanında insanlara isim vermemiş. Onlara sıfatlar yükleyerek konuşturmuş; “Birinci kör”, “Birinci körün karısı”, “Gözü şaşı çocuk”, “Siyah gözlük takan kadın”, “Hırsız”, “Doktorun karısı”, “Doktorun sekreteri”, “Eczane kalfası”, Gözü siyah bantlı yaşlı adam” gibi… Hatta “Gözyaşı yalayan köpek” adında bir karakter de romana katılıyor bir süre sonra.

 

Kimilerine göre distopya, kimilerine göre ise bilim kurgu olarak nitelendirilen roman iki kez sinemaya da uyarlanmış. Hatta filmlerden birinin galasına götürülen Saramago’nun, filmin sonunda gözyaşlarını tutamadığı söylenir. Eğer henüz filmini izlemediyseniz sakın kitabı okumadan önce izlemeyin. Yazarını bile ağlattığını düşünürseniz arada çok fark bulunmadığı sanılabilir ama ben kitabın kesinlikle daha vurucu olduğunu iddia ediyorum. Kitabı okuyup daha sonra filmi izlediğinizde bana hak vereceksiniz.

Bu kadar sürprizkaçıran (*) yeter.

Tüm zamanların en iyi yazarlarından biri olarak gördüğüm Jose Saramago romanlarında farklı bir yazım ve anlatım tekniği kullandığı için ilk başlarda okunması zor gelebilir. Fakat sayfalar ilerledikçe bu zorluğu aşacak ve kendinizi romanın içinde kaybedeceksiniz. Nokta ve virgülün dışında noktalama işareti kullanmayan yazar bir cümle içinde birden fazla kişiyi konuşturabilir ve bunu yaparken virgülden sonraki konuşma cümlesini büyük harfle başlatır. Bazen asıl kahramanı konuşturur, bazen üçüncü bir anlatıcıyı. Bazen karşılıklı bir diyalog gibi giden metin bir anda bir kişinin zihnindeki bilinç akışına dönebilir. Bu nedenle okuduğunuz her satırda konudan kopmamak, kimin kim olduğunu kaçırmamak için daha bir dikkatle okumanız gerekir. Ama bu sizi korkutmasın, çünkü gerek kullanılan bu farklı teknik gerekse de romanlarındaki içerikler bir süre sonra okurda önüne geçilemez bir Jose Saramago tiryakiliği yaratacaktır.

Kırmızı Kedi Yayınevi yazarın neredeyse tüm eserlerini güzel bir baskı kalitesi, sadece Saramago kitaplarına özgü sarı renkli kitap kapakları ve ortalama bir fiyat politikası ile okurlara sunmaya gayret ediyor. Daha önceleri farklı yayınevleri tarafından da basılan Saramago romanları bu denli satış rakamlarına ulaşamamıştı. Yayınevinin bu yaklaşım tarzı ve yoğun reklam kampanyaları yeni Saramago okurları hatta tutkunları oluşmasına yol açtı. Saramago okurlarını kazanmada ve satış başarısında “Körlük” romanının çevirmeni Işık Ergüden başta olmak üzere tüm Saramago çevirmenlerinin emeği de kesinlikle yadsınmamalıdır.

Saramago, gerek seçtiği ilginç konular ve gerekse de güçlü bir dil ustası olmasından dolayı yazdığı metinlerde okurun zihninde hep soru işaretleri bırakır. Bu nedenle Saramago okurları bu romanları ikinci hatta üçüncü kez okuma ihtiyacı duyar. Satır aralarına kendine özgü bir espri anlayışı ile özlü sözler yerleştirir. Hep bir merak ve düşünme isteği uyandırır ama bir taraftan da konuyu canlı tutmak ve okurun ilgisini dağıtmamak için tedirgin edici cümleler kurar. Büyük yazar farkı ve aldığı Nobel ödülünün açıklaması da bu ayrıntılarda olsa gerek

“Körlük” başta olmak üzere diğer tüm Saramago kitapları önerimdir. Özellikle ölmeden önce yazdığı son romanı “Kabil”, Fil Süleyman ve bakıcısının uzun ve tuhaf yolculuğunu anlattığı romanı “Filin Yolculuğu”, yine bir sistem eleştirisi olan ve “Körlük” romanının bire bir devamı zannedilen ama aslında öyle olmayan “Görmek”, “Bilinmeyen Adanın Öyküsü” adlı kısa roman, insanı allak bullak eden konusuyla “Kopyalanmış Adam” ve diğerleri…

Jose Saramago’nun yaşamı, hayat görüşü ve siyasi çizgisi hakkında da yazmak, bildiklerimi aktarmak isterdim ama buna ne sayfalar yeter, ne de benim o denli zamanım var. Bunun yerine aşağıdaki aforizması ile bu yazıyı okuyanlarda bir merak uyandırıp kitap incelemesini sonlandıralım. Hem belki sizlerde de Saramago’nun en az bir kitabını okuma isteği oluşturabilirim bu şeklide; kim bilir…

“Kötü kader diye bir şey yoktur; 21. yüzyıl vardır.

Ve bu yüzyıl yavrucuğum; Bir kelebeği bile intihar ettirebilir.”

Jose Saramago eserleriyle edebiyat tutkunları için bir şanstır ve aldığı tüm övgüleri sonuna kadar hak etmektedir.

(*) Sürprizkaçıran: Bir eserin konusu veya detayları hakkında bilgi veren; eser okunmadan, dinlenmeden veya izlenmeden önce öğrenilmesi durumunda alıcının eser ile ilgili düşüncelerini veya alacağı hazzı etkileyebilecek açıklama veya ipucu anlamına gelen “Spoiler” sözcüğünün yerine kullandığım Türkçe kelime.

Son Haberler

©2016 - BHM | BODRUM HABER MERKEZİ info@bodrumhabermerkezi.com