19 Mart 2024 Salı
Setenay ÖZBEK
Setenay ÖZBEK
Günlerin Getirdiği
02.05.2021 11:04

BİR HİKAYENİN BİRLEŞİK ZAMANLARI

BİR HİKAYENİN BİRLEŞİK ZAMANLARI

1.         Öğrenilen Geçmiş Zamanın Hikayesi

Aslında ne aradığımın hiçbir önemi yoktu. Bir resim, geçmiş günlerden bir fotoğraf, belki bir atkı ya da bir not defteri -dört ortalı, sarı, saman kağıdından-. Hayatımın neresinde bana kendini kattığına ilişkin bir nesne, beni senin varlığına inandıracaktı. (bul-muş-tum)

Aradığımı bir türlü bulamadım. Evin içinde her köşeyi, bucağı karıştırdım, dolapları boşalttım, yeniden düzenledim.

Geçmiş zamanlarda senin varlığınla, içimin odalarını sevgiyle doldurup, ıssızlığına gömülürdüm. Sen benim kuyruklu yıldızımdın, yüreğimde kıvılcımlar bırakarak göğüme akan. Bense seni tamamlayan, ardında sürüklediğin kuyruğundum. Mükemmel olduğumuzu söylerdin, inanırdım. Başka türlüsünü düşünemezdim bile. Birlikteyken her şey bizim için kusursuz olmalıydı. (düzenle-miş-tim)

 Çekmeceleri boşalttım. Hatta yazlıkları, kışlıklardan ayırdım. Bu  arada, elime geçen eskileri attım. Yenileri ütüleyerek katladım. Albümleri düzenleyerek, fotoğrafları sıraya koydum.

 Ama, hep bir şeyler aradım…

 

Aynı ufuktan geleceğe bakmıyor muyduk? Yaşantımızda hiçbir boşluk bırakmadan, çevremizi kalabalıklarla doldururken, kaybettiğimiz huzuru bulmak için, kendi ıssız kumsalıma gizliden gizliye kaçarak saklandığımda mı şaşırmıştım ufkumu? Oysa, görüşümü daima yitirmemeye özenirdim. (bak-mış-tım.)

Nereye baktıysam bir türlü bulamadım. Mutfak ve banyo dolaplarının içine bile baktım. Yoktu…. Kütüphaneyi araştırdım, orada da bulamadım.

Kendimi oturma odasının penceresinin önünde duran, eski yüzlü, kuru gül desenli koltuğa bıraktım. Dışarıda bahar vardı. Çatıların arasında gökyüzü. Binalar bitmez gibi sırayla dizilmişlerdi. Nasıl olduysa, çiçeklerle süslü, cılız bir ağaç karşıdaki binanın otoparkında, hafif esen rüzgara kendini bırakmış esneyerek sallanıp, duruyordu.

Hala, arayıp da bulamamanın kırgınlığını yaşıyordum.

Gülüşünü anımsıyorum. Gözlerinin alaycı, zeki bakışını, nefesinin tütün kokusunu, içimdeki yayı beni her seferinde daha da derinden yaralayacak kadar gerişini… Gittikçe zayıflayan sesim, sesinde yok olurken soluğunun serinliğini unutamıyorum. İçimi üşüten havalarda, elimi sıkıca tutup ellerine hapsedişine her seferinde gönüllüce aldanarak, birbirimizi çoğaltıp, özgürleştireceğimize inanarak kendimi kandırdığım, severek öldürmelere teslim olmuş bir aşk! (yaşa-mış-tım)

Birine vermiş olmalıyım diye düşündüm kendimi rahatlatmak istercesine… Ne zaman, neyi, kime, neden verdiğimi çok düşünmeme rağmen daha bulamadım. 

 

2.         Şimdiki Zamanın Hikayesi

Kendime güvenimi yitirdiğim günlerde seni suçluyordum. Gözlerime bakıp beni eleştirdiğinde, bunu beni sevdiğin için yaptığını söylerken dengemi yitirmeme, sınırlarının farkında olmama neden olmuştun. Aslında, kaybetme korkusuyla koşullandırdığın sevgiyle, her şeyimden vazgeçmiştim. Kendimi değil, ilişkimizi korumak iç güdüsüyle geliştirdiğim bu korku, bana yapılmaması ve söylenmemesi gereken her şeyi yaptırıp, söyletiyordu. Rahatlığımı ve dengemi kaybetmiştim. Güvende hissetmiyordum kendimi. Bu ilişki bitmesin diye özenirken, susarken, korktuğum başıma gelmişti. Ey, ayrılık…

 

(gid-iyor-dum) Kapıdan çıktığımda hayat devam ediyordu. Geriye dönüp bakamadım. Eğer baksaydım, duyduğum acıyla durmadan yabancılaşan benliğimle, terk ettiğim o limana bu kez, zincirlenmeyi kendiliğimden kabullenerek geri dönecektim.

 

Sabahları bir türlü uyanamıyordum. Kaçış uykularıydı bunlar. Yaşadığım şeyleri görmezden gelmek için dalıp gittiğim ölüm uykuları. Gözlerimi açmak istemiyordum. Yaratmaya çalıştığım güzel düşleri gerçek ve devamlı kılmak için, gözlerimi açmadan aynı rüyanın devamını defalarca görüyordum. Benliğimi bulmak için savaşırken, kurtulmak isterken, usumdaki eski yaralara tutunduğumda aynı acıları, korkuları aynı tazelikte, yaşadığım an’a taşımaktan vazgeçmeliydim. Zaman hızla geçiyordu...

            Varsayılan zamanın iki şeritli yolunda, geçmiş ve gelecek yönlerinde, gidiş gelişlerim sürerken sanma, seni düşünmüyorum. Ama, yüreğim uyuşmuş gibi ne seviniyorum, ne de acı çekiyorum. Bir yandan günlük yaşamın koşuşturmaları içinde çalışırken, diğer yanda kendimi yeni baştan yaratmaya çabalıyorum. (alış-ıyor-dum)

            Sadece bunu söylemek isterdim. Mutsuzluklarımla, yanılgılarımla, korkularımla, çelişkilerimle yüzleşiyordum. Artık daha sakin ve suskunum… Değişim bir kez başladı mı, karşı koymak ne mümkün. Durumları kabullenmeyi öğreneli midem ağrımıyor. Yeni çıkışlar bulmayı, bulmak için izlemeyi ve hayatımı yaşamayı yeniden denemeyi düşünmeye başladım, tekrar yenilmeyi göze alarak... (değiş-iyor-dum)

 

3.         Dilek-Şart Kipinin Hikayesi

Beni hâlâ aradığını biliyorum. Zamanla, bulma umudunu yitirdiğinide. (bul-say-dın)

 

“Gidersem, asla geri dönmem.”  demiştim. Ama, bir katilin mezarlığa gelişi gibi, gizlice, serinkanlılıkla etrafında dolaşıyorum. Bu ilişkiyi bitirirken kötü anılmayı göze almıştım ya, ben aslında iyiyim! Bilincimin yaratıcı yasasını anladığımdan beri, seni de koşulları da suçlamaktan vazgeçtim. Kaderimi  duygularımla, düşüncelerimle belirleyen bendim ve “anlamak bağışlamaktır”, demişti birisi…

 

Geçen gün, belki sana rastlarım diye yolumu uzatmış, Tepebaşı’dan Taksim’e yürüyordum. Önümden geçip giderken, beni görmedin bile. (gör-sey-din…) Yalnız yorgun ve düşünceliydin. Nedense, yolunu kaybetmiş gibi bir halin de vardı. Caddeyi benden daha iyi bilirdin ama...

Cep telefonun çaldı ve bir mağazanın vitrininin önünde durdun. Biriyle, uzun uzun konuştun. Sonra, telaşsız yoluna devam ettin. Cadde kalabalık ve karanlıktı. Elindeki paketlerin ağırlığından olsa gerek, pasajın önünde bir ara yavaşladın.

Kader, oyun oynamayı seviyordu galiba. Tekrar karşında durdum. Gözlerime bakmadın. (bak-say-dın…) Kendini benim gözlerimde görecektin. Yine, önünde uzayan gölgen olmak istemediğimden olsa gerek, hiçbir şey göremedin.

Son Haberler

©2016 - BHM | BODRUM HABER MERKEZİ info@bodrumhabermerkezi.com